Sibergah.comSiber Güvenlik Karargâhı

Sosyal Medya Devrimlerinin Anatomisi

Kuzey Afrika ve Ortadoğu’yu kasıp kavuran toplumsal isyanların tetikçisi, kolaylaştırıcısı ve hatta yapıcısı olarak ‘sosyal medya’ nazara veriliyor. Kısmen doğru ama eksik bir yaklaşım. Aslında bu durum 30-40 yıl boyunca demir yumruklar altında ezilen, en temel özgürlüklerinden ve sosyal haklarından mahrum bırakılan halkların yaşadıkları bunalımda, dayanmanın zirve noktasına ulaşarak sosyal medya araçlarıyla hücrelerinden bir delik açmaları yoluyla gerçekleşiyordu.

Bu yazının orijinali ilk olarak 23.02.2011′de www.e-siber.com sitesinde Mekin Pesen tarafından yazılmıştır. Yazı domain adresi değişikliği (eSiber.com) nedeniyle buraya taşınmıştır. Bu yazı izinsiz olarak hiçbir şekilde başka bir yerde kullanılamaz.

90’ların internetin yükselişe geçmesine sahne olmasıyla beraber aralarında binlerce kilometre mesafe bulunan insanlar birbirlerine bir tık mesafesi kadar yaklaştı. Aynı süreçte internet, sosyal ağlar ve medyanın insanların ve toplulukların gerçek hayatta yaşadıkları etkileşimli sosyal hayatlarının birer izdüşümü haline gelmesi sayesinde, bünyesinde sokaktaki insandan sivil toplum hareket ve kuruluşlarına, şirketlerden devlet yönetimleri ve hükümetlere kadar en küçüğünden en büyüğüne uzanan bir yelpazede çeşitli etki yetenekleri bulunan aktörleri barındırır bir hale geldi. E-posta, cep telefonları, SMS, fotoğraf paylaşımı ve benzeri çevrimiçi/online olmaya hazır olabilecek sosyal medya araçlarının etkilerinin bireysel boyuttan toplumsal boyuta uzanması, sosyal medyanın gücünün nerelere kadar uzanabileceği tartışmasını da beraberinde getirdi.

İletişim ortamlarının çeşitlenip karmaşıklaşmasıyla bireyler daha fazla katılımcı oluyor ve halklar bilgiye etkileşimli bir şekilde erişim şansına kavuşuyor, insanlar kamusal tartışmalara daha etkin katılıyor, şuurlu ve kolektif hareket etmek konusunda eşgüdüm ve eşzamanlılık yeteneklerini elde ediyor.

Zaman, mekan ve mesafe kavramlarıyla çok da mukayyed olmayan iletişim teknolojileri ve bu bağlamda sosyal medya araçları bireylerin istedikleri an haberleşme ve organize olma yeteneklerini artırarak onlara konvansiyonel güçlere karşı asimetrik bir güç kazandırmaktadır. Otokratik ve baskıcı yönetimlerin riyaseti altında ezilen halklar elde ettikleri bu asimetrik güçle, eski zamanların çok yetenekli olmayan iletişim teknolojileriyle günler sürecek bir eylemi, Twitter ve Facebook benzeri sosyal ağlar aracılığıyla bir gecede planlayıp ertesi güne bir başkaldırı hareketine uyanabiliyorlar. Çünkü toplumsal bir sürecin nasıl gerçekleştiğinden daha ziyade ne kadar hızla gerçekleştiği, sonucu belirleyicidir.

Toplumsal bir hareketin ve eylemin hızı ve bu hıza doğrudan etkiyebilen etmenler yani aktörler sonucu belirlemektedir. Bu hızı etkili bir şekilde sağlayan teknolojinin bizzat kendisi, özelde ise iletişim teknolojilerinin kapasiteleridir. Fakat burada asıl dikkat edilmesi gerekenin, sosyal ağların kullanımının kesinlikle önceden tayin edilmiş bir sonucunun olmadığıdır. Sonucu belirleyici değil aksine, süreci hızlandırıcı yetenekler söz konusudur.

Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da yaşanan süreçlere etkiyen aktörlerin en başta gideni cep telefonları olmuştur. Akıllara ilk başta bu tür üçüncü dünya ülkelerinde mobil cihazların nasıl bu kadar yaygın olduğu konusunda soru işaretleri oluştursa da, araştırmalar bizlere Afrika ve Asya’da cep telefonu ve cepten mobil internet kullanımındaki yüksek oranları göstermektedir. Ve mobil cihazlar insanların SMS veya “zero.facebook.com” (Facebook’u cepten ücretsiz kullanma servisi) yoluyla birbirleriyle kolayca haberleşip organize olabilmelerini kolaylaşmaktadır. Uzun yıllar boyunca insanların zihninde olgunlaşan isyan düşüncesi, bu tür teknolojik imkanlarla, insanları kolektif ve ortak bir bilinç etrafında toplayarak meydanları doldurmalarını kolaylaşıyor.

Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya uzanan çok geniş bir coğrafyada ülkeden ülkeye atlyarak domino etkisine benzer bir şekilde ilerleyen isyan hareketleri aslında bir bilginin sosyal ağlarda kartopu misali çoğalıp çığ etkisine neden olmasıyla neredeyse aynı analojiye sahiptir. Birbiriyle eklemlenerek ilerleyen bilgi yığını, bunu yaymaya hazır durumda olup gerekli eylem kıvamını yakalamış bir toplumda kolayca hareket veya isyan fiiline dönüşebilmektedir.

17 Ocak 2001’de Filipinler Devlet Başkanı Joseph Estrada’nın ihanetle suçlandığı davada kendi taraftarlarının aleyindeki delilleri yok etmek için oy kullanmalarına mukabil olarak sinirlenen bir milyona yakın insanın SMS ile başkent meydanında toplanması, 2004 yılında İspanya’da Madrid bombalı saldırılarını Başbakan Jose Maria Aznar’ın Bask ayrılıkçılarının üzerine yıkmaya çalışması üzerine yine SMS ile organize olan toplulukların Başkabakanın alaşağı edilmesini sağlamaları, 2006’da Beyaz Rusya’da, Başkan Aleksandr Lukashenko’ya karşı sosyal medya üzerinden başlatılan geniş çaplı protestoların büyümesi ama başarısız olması, 2009’da Moldova’da Komünist Parti’nin hileli seçimlerin ardından Facebook, Twitter ve SMS’ler yoluyla organize olan kitlesel hareketler sonucu güç kaybetmesi, 2009 Haziran’ında İran’da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hile yapıldığı gerekçesiyle hareket geçen Mir Hüseyin Musavi taraftarı protestocularu ve devrim karşıtlarının sosyal ağlar yoluyla organize olması ama devrim tarafından bastırılması ve 2010 sonlarında ve 2011 başlarında önce Tunus, Yemen, Mısır ve şimdide Libya’da yaşanan kimi başarısız ama genelde başarılı olan isyan ve devrim hareketlerinde hep bir zihinsel arka planı olmuş ve olaylar zamanla bireken öfkenin iletişim teknolojileri ve sosyal ağlar yoluyla tetiklenip açığa çıkması sonucu gerçekleşmiştir.

Bütün bu sosyal medyanın devrimlere olan etkisi tartışmalarının çok ötesinde asıl dikkat çekilmesi gereken ve kafalarda ciddi şüpheler oluşturan ama neredeyse herkesin gözden çağırdığı nokta, Mısır örneğinde çok bariz bir şekilde gördüğümüz Google, Facebook ve Twitter gibi interneti kendi sanal adacıkları etrafında toplamaya çalışan devlerin yaptıkları uygulamalarla bizzat toplumsal ayaklanmaya ön ayak olmalıdır. İnsanların demir yumruklar altında ve özgürlükleri kısıtlanmış olarak hayatlarını idame ettirmelerine kesinlikle karşı olmakla beraber rahatsız edici olan durumun bu şirketlerin ya yaptıları sitelerle (http://0.facebook.com – Facebook’a cepten ücretsiz erişim) ya da geliştirdikleri uygulamalarla (http://twitter.com/speak2tweet) toplumsal süreçlere bizzat müdahil olmaları olduğunu söylememiz gerekiyor. Yani uluslararası ilişkilerin ve yönetim sistemlerinin mekanizmalarına bu şekilde doğrudan etkiyebilen teknolojik güçlerin, bu zamanlarda yaptıkları böyle denemelerle kendi etki güçlerini sınamalarını izlerken, geleceğe dönük olarak nasıl evrileceklerini kestirememek gerçekten çok ürkütücüdür.

Görünürde dijital araçlar yoluyla demokrasinin güçlendirilmesi meselesi söz konusu ise de, bu sosyal medya araçları ve uygulamaları kısa vadede demokrasiyi etkilemez, ancak uzun vadede ona yardımcı olabilir. İnternet iletişim araçlarının ve dev internet şirketlerinin bu süreçte birer ‘araç’ olmaktan çok öteye gidip, kullanım amacının önüne geçerek toplumsal evrilmeleri etkileyebilecek bir güce erişmesi ise hiç de masum bir durum değildir. 

 

Referanslar

↓ 22.10.2017 EKLEMESİ ↓

2017 yılından geriye dönüp olayların yaşandığı yıllara baktığımızda, aslında bu sosyal medya devrimlerinin genel sonuçları itibarıyla değişimi getirmediğini, hatta bazı yerlerde başka büyük acıların doğmasına ve sancılı otokratik yönetimlerin doğmasına da engel olamadığını da müşahade edebiliyoruz. Toplumsal olaylarda dengeler, coğrafyanın jeopolitiği, uluslararası ilişkiler ve  toplumsal sosyoloji süreçlerin neticelenmesinde her zaman en büyük etkendir. İletişim teknolojisi araçlarının etkisi her ne kadar gözle görünür düzeyde yüksekse de, neticeye varmada başat faktör olamamaktadır.

Bir Yorum Yazın